Okula ilk adım attığımda küçücük bir çocuktum. Sonra büyüdüm ama o ilk adım attığım yerdeyim hâlâ. Rolüm değişti tabii. Şimdi bir öğretmen olarak okuldayım. Günlerimin büyük çoğunluğu öğrencilerimle geçti. Belki de bu yüzden hayal kurmayı hiç unutmadım. Sonra bu hayallerin peşinden koşmayı… Tıpkı onlar gibi. Hayallerimin peşinden koşarken bazen durdum ve sustum bazen de kaçtım. Fakat ne yaparsam yapayım hep kendimi hayallerimin izini sürerken buldum. Biraz büyüdüğümüzü hissetmiştik herhâlde, arkadaşlarımla “Bizim de bir filmimiz olsun.” istedik, böylece “Kulağını Bana Aç” adlı film gün yüzüne çıktı. Filmin senaryosunu yazıp, yönetmenliği üstlenme şansını yakaladım. Bu çok yorucu ama çok güzel bir süreçti. Hep sevdim o süreci. Doğayı da çok merak ettim. “İnsan, doğayla yakın ve dengeli bir ilişki kursaydı nasıl bir varlık olurdu? Düşünceleri, değerleri, bakış açısı, duyguları nasıl şekillenirdi acaba?” diye düşündüm. Bu yüzden hep doğaya bakıp, onu görmeye, tanımaya çalıştım ve hâlâ bunun için çabalıyorum. Doğaya dair öğrendiklerimi önce hayallerimin içine bırakmak sonra hayallerimle birlikte seninle paylaşmaya devam etmek istiyorum.