shutterstock_462427690-011120211333.png

Eğitimde Yenileşme İhtiyacı

  • 01.11.2021
  • 3 dakika
  • 962 Okunma
  • 0 Yorum
  • 5 Puan

Eğitim sistemini yenilerken ya da öğretim yaklaşımlarına bir yenilik katmak isterken ilk soru literatürde yazdığı gibi “Ne öğretelim?” olmamalıdır.

Eğitimde Yenileşme İhtiyacı

Toplumsal yaşamdaki değişim büyük oranda teknolojiden, toplumlar arasındaki ilişkiden ve ekonomik gelişmelerden beslenir. Buna bağlı olarak da yaşam ve düşünüş biçimleri değişir. Eğitimin en önemli özelliği ise bu değişime paralel olarak kendini yenilemesidir.

Eğitim kendini nasıl yenilesin?

Eğitimin bu soruya cevap verebilmesi için halihazırda devam eden sistemin ihtiyaçları karşılamıyor olması veya benimsediği yaklaşımın çeşitli sorunlar yaşar hale gelmesi gerekir. İşte o zaman biz eğitimcilerin de sistemin de yenilenme zamanı gelmiş demektir. Bu yenileşmenin hangi basamaklarda yaşanması gerektiği şu açılardan incelenebilir:

§  Neden eğitim?

§  Ne öğretelim?

§  Nasıl eğitelim ve öğretelim?

Bu üç soruya cevap verebilmek için İvan İllich’in “Okulsuz Toplumu”nu, John Dewey’in “Okul ve Toplum”unu, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun “İçtimai Mektep”ini, “Köy Enstitüleri”, son yıllarda dikkat çeken Finlandiya eğitim sistemini ve haliyle alternatif okullar yaklaşımını yakından incelemek gerektiriyor. Bu örneklerin her biri bu üç soruya farklı açılardan bakmış ve kendilerince bir cevap bulmuştur.

Nereden başlamalı?

Öncelikle eğitim sistemi, okul ve öğretmenin “Bana hala ve bu halimle ihtiyaç var mı?” sorusuyla kendini denetlemesi gerekir. Eğer cevap “hayırsa”, galiba ilk sorular şunlar olmalı:

1.    Neden eğitim?

2.    Eğitip öğreteceğimiz kişi kimdir (nasıldır)?

3.    Bu ilk iki soruya vereceğimiz cevaba göre eğitim ve öğretim nerede gerçekleşmelidir (nasıl bir yerde)?

4.    Bu üç soruya vereceğimiz cevaba göre eğitim ve öğretim faaliyetleri nasıl olmalıdır?

5.  Tüm bu cevaplara göre eğitim ve öğretim faaliyeti bir kişi (öğretmen) nezaretinde yürütülecekse, nasıl bir öğretmen olmalıdır?

6.     Tüm bu cevaplara göre, bu işi nasıl bir sistemle yürütmeliyiz?

Sistematik bakış kaçınılmaz

Bu sorulara sistematik bir bakışla cevap aranmadığı için çoğu ülke henüz yeterince bir çözüm bulmuş değildir. Çünkü eğitim açık bir sistemdir ve bünyesindeki tüm birimler arasında dinamik bir ilişki vardır. Halen benimsediği eğitim yaklaşımını, öğretmen merkezli eğitimi ya da sınav odaklı bir ölçme sistemini koruyarak sadece öğretmeni değiştirmek veya okulların fiziki yapısını değiştirmek gerçekçi bir çözümden uzak olur.

Bu nedenle öncelikle eğitilecek kişinin tam tanımlanması, ondan sonra eğitimde amacın ne olduğu açıklığa kavuşmalıdır. Yani belki de eğitim denen kuruma artık ihtiyaç kalmamıştır. Eğer amaç, yeni neslin yaşamdaki tüm değişime ayak uydurarak hayatını başarılı ve kazançlı bir şekilde devam ettirebilme becerisi kazandırmaksa, tüm eğitim sistemi bu bakışa göre dizayn edilmelidir. Günümüz itibariyle bakıldığında, hayatı başarılı yürütebilmek için ne gibi bilgi, beceri ve tutumun lazım olduğu önceden belirlenmiş, eğitim sisteminin de bunları öğrenciye öğretmen nezaretinde, okul denen yapıda, 15-30 kişilik sınıf denen fiziki ortamlarda, kitap denen bilgi dağarcığındaki bilgilerin kazandırılmasının amaçlandığı görülür. Çoğunlukla bilgi ya da tecrübe “aktarımı” şeklinde yürütülen eğitim ve öğretim etkinliklerinde öğrencilerin yeni bir kişiliğe bürünmüş, öğrenme yollarının değişmiş ve öğrenilenlerin hayatta işe yaramıyor olabileceği sıklıkla göz ardı edilir.

Öğrenci ve toplumdan başlayın

Değişimin ne yönde olacağını bu sebeple öğrencinin kim olduğu belirler. Konuya şu açıdan bakmak daha açıklayıcı olacaktır: Eğer sadece bir öğrenciniz varsa birebir eğitim, üç kişi oldularsa grupla eğitim, on kişiyi aştılarsa toplu eğitim yaklaşımlarını benimsersiniz. Öncelikle bu öğrencilerin kimler olduğunu bilmeniz, ondan sonra kime, ne ve nasıl anlatacağınıza karar vermelisiniz. Bu açıdan bakıldığında birebir öğretimde kullanılan öğretim yöntemleri ile grupla ya da toplu öğretimde kullanılacak yöntemler de değişecektir. Öğrencinin alacağı eğitimle özellikle bir beceri kazanması gerekecekse beceri odaklı, sadece bilgi edinmesi gerekiyorsa bilgi aktarım odaklı, gelecek sorunlarla baş etme becerisi kazanacaksa, problem çözme becerileri odaklı bir öğretim tasarımı kurgulanmalıdır.

Eğitim hayatın ve bilginin değişebildiğine inanan bir sistemdir. Son yıllarda öğrencilerin kendi kendine öğrenme becerilerinin arttığı, okul ve öğretmenin bu konuda kendini yenilemediği, bu nedenle anlamlarını yitirmeye başladığına yönelik eleştiriler değerlendirilmelidir. Öğretmen, okul, ve ders işleyiş biçimlerinin bu değişime ayak uydurması gerekir.   

Doç. Dr. Cengiz Şimşek