Buradaki okuma kılavuzumuzla öğrencilerinizle birlikte, klasik eserlerden Yüzbaşının Kızı'nı inceleyebilirsiniz.
Yazar ve Eser Hakkında
ADI: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
DOĞUM TARİHİ VE YERİ: 6 Haziran 1799 / Moskova
ÖLÜM TARİHİ VE YERİ: 29 Ocak 1837 / Petersburg
NASIL BİR İNSANDI?
Gerçekçi Rus edebiyatının kurucusu sayılan Aleksandr Puşkin, yazdıklarıyla olduğu kadar kişiliğiyle de çevresindekilerin hayranlığını uyandırmış iyi yürekli, esprili, eğlenceyi çok seven, özgürlüğüne düşkün biridir. Sarayda büyümüş anne ve babasının verdiği eğitimle son derece kibar bir beyefendi olarak yetişen Puşkin; annesi Arap kökenli olduğu için esmer, kıvırcık saçlı, kalın dudaklıdır. Sarışın, beyaz tenli, ince yapılı klasik Rus tipinin dışında olduğu için de her zaman dikkat çekmiştir. Puşkin’i tanıyanların çoğu, onun ne denli hayat dolu biri olduğundan söz ederken onunla arkadaş olmanın da birtakım özveriler gerektirdiğini dile getirmiştir. Puşkin’i tanımak isteyenler sabırlı olmak zorunda kalmıştır. Çünkü o, hayat karşısında kendini hemencecik biçimlendirebilen biri değildir. Kimi zaman aşırı çekingen, kimi zaman da aşırı cesur davranışlar sergiler. Bu durum da etrafındakilerin şaşkınlığa düşmesine neden olmuş ve arkadaşları onun dengesizliklerinden uzak durmayı tercih etmiştir. Oysa sabırlılar için muhteşem bir dost olmuştur Puşkin. Çılgınca okuyan, pek çok konuda fikir sahibi, fakat bu özelliğini hiçbir zaman kimseyi küçük düşürecek biçimde göstermeyen, son derece mütevazı, öğrenmeye ve öğretmeye çok hevesli biridir o. Puşkin’in akıl hocalığı yaptığı, tanışmalarından itibaren hayatının her döneminde ondan yardım isteyen kişilerden biri de büyük yazar Nikolay Gogol’dür. Gogol’ün ünlü Ölü Canlar romanının fikir sahibi Puşkin’dir. Büyük bir yazar olmasında Gogol’e yol gösteren kişi de odur. Bu yüzdendir ki Gogol, Puşkin’in ölümünden sonra epey sarsılmış, uzun bir süre yas tutmuş ve yakınlarına, “annem ölse bu kadar üzülür müydüm bilemiyorum.” demiştir. Bu soruyu on iki-on üç yaşındaki bir çocuk da Gogol’den habersiz, gece yatağında vicdan azabıyla kıvranarak kendine sormuş ve cevaplamıştır: Puşkin’den bir ay önce kaybettiği annesinin ölümüne ne kadar üzüldüyse Puşkin’in ölümüne de o kadar üzülmüştür ve bu, onda derin bir ıstırap yaratmıştır. O çocuk, Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri olacaktır ileride. İsmi Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’dir. Puşkin’in hayatındaki dengesizlikleri çıkarınca geriye müthiş bir insan kalsa da, o tutarsızlıklarıyla “insan”dır. Uğrunda öleceği kadını arkadaşları Puşkin’e hiç yakıştıramaz. Sadece lüks bir hayata ilgi duyan, hayatında hiç kitap okumamış, şımarık fakat dünya güzeli bir genç kadın olan Natalya Gonçarov, Puşkin’in kalbini çalar. Puşkin, Natalya Gonçarov’la evlenebilmek için yıllarca mücadele eder ve sonunda kazanır. Fakat bu aşk ve evlilik ve Natalya’nın inanılmaz güzelliği Puşkin’in sonu olur. Natalya’ya âşık olan Georges Charles adındaki biriyle yaptığı düellodan ağır yara alarak hayatını kaybeder. Rus edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Puşkin’in ölümü, ülkede epey sarsıcı bir etki yaratır. Kimileri Puşkin’in yarattığı boşluğu kimsenin dolduramayacağını söylerken kimileri de Gogol’ün onun yerini alacağından söz eder. Oysa Puşkin, Rus edebiyatının gerçekçi ve özgürlükçü düşüncelere açılmasını sağlayan ilk kişi olduğundan ondan sonra gelen ve bugüne ulaşabilen tüm yazar ve şairler Puşkin’i kendilerine örnek aldıklarını dile getirmişlerdir. Hem sanatçı hem de insan olarak… Çünkü Dostoyevski’nin de belirttiği gibi Puşkin’in yaratıcı dehası, onun kendi kültürü içinden çıkarak tüm milletlerin ortak damarını yakalayabilmesinde yatmaktadır.
KİTAP YAZMANIN DIŞINDA NELER YAPTI?
Puşkin, Tsarskoe-Selo’da öğrenciyken Fransa’daki savaştan dönen subaylardan “toplumsal özgürlük” kavramını öğrenir. Toplumun her kesiminin eşit olması gerektiğini savunan bu fikir Puşkin’i çok heyecanlandırır. Şiirlerinde sıklıkla bu konuyu işlemeye başlar. Okuldan mezun olunca Dış İşleri Bakanlığında çalışmaya başlar. İşe başlar başlamaz eğlence hayatına kapılınca kendisine ve şairliğine zarar verir. Ona güvenen eleştirmenler, özel yaşamında yaptığı hatalar nedeniyle giderek azalan üretkenliğinin biteceğini düşünerek Puşkin’e karşı saygılarını yitirmeye başlar. Yazdığı az sayıdaki şiirde de Puşkin, devrimden söz edince Kafkasya’ya sürgüne gönderilir. Bu sürgün sırasında Erzurum’u da ziyaret eden Puşkin, buradan çok etkilenir ve yazılarında Erzurum’daki gözlemlerini anlatır. Bundan sonraki yaşamının çoğu sürgünde geçen Puşkin, Sibirya’ya, Kamenka’ya, Kişinev’e gider. Son görev yeri Petersburg olan şair, imparatorun sevgisini kazandığı için yazdıkları yüzünden hapis cezası almasa da her yazdığı imparatorun sansüründen geçerek yayımlanır. Bu, Puşkin gibi bir şair / yazar için daha büyük bir cezadır aslında.
YAZAR BAŞKA NELER YAZDI?
Puşkin, edebiyat hayatına şiir yazarak başlamış ve ömrü boyunca çok sayıda şiire imza atarak Rus edebiyatını bulunduğu noktadan çok daha üst seviyelere taşımıştır. Roman ve denemelerini daha geç dönemlerde kaleme alan Puşkin, şiirlerinde de bir hikâye kurduğu için şiir ve roman gibi iki ayrı türü başarıyla birleştirebilmiştir. Romanlarından bir kısmı şunlardır:
Yevgeni Onegin (1825): Başkent yüksek sosyetesinden çok sıkılan Yevgeni Onegin, kendini roman kahramanlarıyla özdeşleştirerek oyalar ve bir süre sonra gerçeklik algısı bozularak okuduğu roman kahramanları gibi davranmaya başlar. Bir toplantıda karşılaştığı Tatyana da Onegin gibi kendini roman kahramanı zannetmektedir ve Onegin’e hemen âşık olur. Onegin’in karşılıksız bıraktığı ve üstüne Tatyana’yı küçük düşürdüğü aşk hikâyesi yıllar sonra tersine dönerek sonuçlanacaktır.
Dubrovski (1832): Genç Dubrovski’nin babası bir derebeyi tarafından haksız yere suçlanmaya dayanamaz ve ölür. Babasının intikamını almaya kararlı olan Dubrovski, derebeyinin evine gizlice yerleşir ve ev sahibinin kızına âşık olur. İntikam ve aşk arasında kalan Dubrovski, çareyi her ikisinden de vazgeçmekte bulur.
Maça Kızı (1934): Hazır para bularak rahat bir sosyete hayatı hayalini kuran Hermann adındaki genç, kumar meraklısı yaşlı bir kadınla karşılaşır ve yaşlı kadının evinde yaşayan torununa âşık olur. Hermann artık, hayallerine çok yakındır.
ESERDE KİM KİMDİR?
Pyotr Andreyeviç Grinev: Son derece iyi yürekli, vefalı ve sözüne sadık bir gençtir. İyi niyeti hayatını kurtaracaktır.
Andrey Petroviç Grinev: Pyotr Andreyeviç’in babasıdır. Kıdemli binbaşı rütbesiyle emekli olmuştur. Avdotya Vasilyevna Y.: Pyotr Andreyeviç’in annesidir. Pyotr Andreyeviç için endişelidir.
Savelyiç: Pyotr Anreyeviç’in özel öğretmenidir. Pyotr’un her şeyiyle o ilgilenir. İçki içmeyen, Pyotr’un babasına çok bağlı, dürüst bir insandır.
Monsiuer Beaupré: Pyotr Andreyeviç’in Fransızca ve Almanca öğretmenidir. Aslında berberdir ve öğretmenlik hakkında hiçbir fikri yoktur. İvan İvanoviç Zurin: X muhafız alayında görev yapan, alkole ve bilardo oynamaya düşkün asker. Pyotr Andreyeviç’e bilardo öğretme bahanesiyle kendisine 100 ruble borçlandıran kişidir.
Andrey Karloviç: Uzun boylu, iri yapılı, yaşlılık yüzünden kamburu çıkmış general. Pyotr Andreyeviç’in babasının yakın arkadaşıdır.
Şvabrin Aleksey İvaniç: Cinayet işlediği için muhafız alayından Belogorskaya Kalesi’ne sürgün edilen asker. Pyotr Andreyeviç’in düşmanıdır.
İvan Kuzmiç: Belgorskaya Kalesi’nde görevli olan yüzbaşı. Askerliğe er olarak başlayıp subaylığa kadar yükselmiş, dürüst ve iyi yürekli biridir.
Vasilisa Yegorovna: İvan Kuzmiç’in karısıdır. Pyotr Andreyeviç’e çok yardımcı olur.
Marya İvanovna: Yüzbaşının kızı. On sekiz yaşında, açık kumral saçlı, utangaç bir genç kızdır. Pyotr Andreyeviç’le birbirlerini delice severler.
Yemelyan Pugaçev: Belogorskaya Kalesi’ni ele geçiren, halka kendisini “Çar” olarak tanıtan Kazak haydut.
KİTAP HAKKINDA BİLGİLER
18. yüzyılın sonlarına doğru Rusya’da İmparatoriçe II. Katerina hükûmetine karşı büyük bir Kazak ayaklanması yaşanır. Rusya’nın Orta Asya’yı istila etmesinden rahatsız olan Kazaklar zaman zaman Rusya’ya karşı ayaklanmaktaydı. Çar III. Petro’nun şaibeli ölümünden yararlanan Yemelyan Pugaçev adlı bir Kazak lider, halka, kendisini “Çar” olarak tanıtıp suikasttan kurtulup Asya’ya kaçtığını söyler. Böylece halkın güvenini kazanır ve gittikçe güçlenerek isyanı başlatır.
Bu isyan başladığında Rus ordusu da Osmanlı Devleti’yle savaştığı için, isyanla ilgilenememiş ve olaylar giderek önlenemez bir hâl almıştır. Kazaklardan büyük destek alan Pugaçev, Rus birliklerini yenerek Kazan’ı ele geçirir. Moskova ve St. Petersburg bile tehdit altında kalır. Bu sırada Rus liderler Osmanlı’yla hemen barış imzalayarak Rusya’ya döner ve isyanı bastırır. İsyancıların çoğu Orta Asya’ya sürülürken Yemelyan Pugaçev de yakalanarak idam edilir. Puşkin doğmadan önce yaşanan bu olay, onun azınlık haklarına karşı duyduğu hassasiyetin bir temsili olarak eserlerinde yer bulur. Yalnız Yüzbaşının Kızı’nda değil, daha sonra Çar tarafından ismi Pugaçov İsyanının Tarihi olarak değiştirilecek olan kitabı Pugaçov Tarihi’nde de Puşkin aynı meseleyi ele alır. Ülkeyi yöneten iktidarın azınlıklara karşı tutumundaki eksikliğin azınlıkları anlamaya çalışmamak olduğunu düşünür Puşkin. Bu yüzdendir ki, Yüzbaşının Kızı’nda Pugaçov, yalnızca azılı bir haydut olarak gösterilmez. Son derece vefalı, kendisine yapılan iyiliği karşılıksız bırakmayan, haksızlık karşısında tepkini göstermekten çekinmeyen biri olarak tasvir edilir. Soylulara karşı başlattığı isyanda, kendisine çok iyi davranan, onu aşağılamayan Pyotr Andreyeviç’e karşı samimi bir dostluk beslemesi tesadüf değildir. Puşkin bununla “insan”ın doğasını ele almakta ve insanlar arasındaki kutuplaşmanın birbirini anlamaya çalışmamaktan kaynaklandığını anlatmaktadır. Şvabrin Aleksey İvaniç de bunun tersi olarak gözler önüne serilir. Son derece soylu görünmesine rağmen romandaki tek zalim kişi odur. O dönem Rus ordusunda çokça görülen düzenbaz, bencil ve çıkarcı soylu asker tipinin gerçekçi bir örneğidir Şvabrin. Romandaki tüm tipler olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alınırken içlerinden yalnızca biri sadece olumlu yönleriyle gösterilmiştir: Marya İvanovna. Bir melek kadar iyi ve masum resmedilen Marya İvanovna’nın esin kaynağı, Puşkin’in ilk gençlik yıllarında âşık olduğu Mariya isimli genç kızdır. O da bir generalin kızıdır ve uzun yıllar Puşkin’in gönlünü işgal etmiştir. Yalnızca Yüzbaşının Kızı için değil, Puşkin yazarlığı genel anlamda bir gerçekçilik içerir. Ve bu, Rus edebiyatı için bir devrim niteliğindedir. Daha önceki eserler romantizmin etkisinde, gerçeklikten uzak metinlerdir. Puşkin, bu gidişatın oklarını gerçeğe çevirmiş ve her yenilikçi gibi, klasik taraftarlarının ağır ve olumsuz tepkilerine maruz kalmıştır. Yeniliğe aç genç nesil içinse kahraman ilan edilmiştir. Başta Gogol olmak üzere, Dostoyevski, Turgenyev ve Tolstoy Puşkin’e hayrandır ve her biri, yazarlığının kaynağı olarak Puşkin’i işaret eder. Öyle ki Tolstoy, “Benden önce Puşkin Yüzbaşının Kızı’nı yazmasaydı, Savaş ve Barış’ı yazamazdım ben.” der. Gogol, Puşkin için “büyük bir olay” ifadesini kullanırken Dostoyevski Gogol’e katılır ve onun evrenselden ve gelecekten haber veren bir haberci olduğunu ekler. Kısacası Puşkin, bugün dünya edebiyatının en saygın isimlerinin hayran olduğu bir isim, gerçekçi Rus edebiyatının ilk temsilcisidir.
📘 ÖZEL SÖZLÜK
Düello: İki kişi arasında bir onur sorununu çözmek için belirli kurallara göre ölümcül silahlarla yapılan dövüş.
Feldmareşal: Almanya ve bazı Batı ülkelerinde en yüksek askeri rütbe. Kvas: Yapımında kuru üzüm ve ekmek kullanılan, Rusya’da çok tüketilen bir içecek. Lala: Çocuğun bakım, eğitim ve öğrenimiyle ilgilenen kimse. Punç: Çay, şeker, tarçın, limon karışımına rom veya kanyak gibi damıtılmış bir alkollü içki eklenerek yapılan ve bu içkinin buharlaşan alkolü yakıldıktan sonra içilen içki. Ruble: Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu’nda kullanılan para birimi. Tınaz: Dövülerek savrulmaya hazırlanan ekin yığını. Verst: Bir Rus uzunluk ölçü birimi. 1, 0668 kilometreye denk gelir.
KAYNAKÇA Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç, Puşkin Konuşması, (Çev., Tektaş Ağaoğlu), İletişim Yayınları, İstanbul 2012
Troyat, Henri, Gogol, (Çev., Bedia Kösemihal), Multilingual Yayınları, İstanbul 2000
Troyat, Henri, Dostoyevski, (Çev., Leylâ Gürsel), İletişim Yayınları, İstanbul 2010