Spor Ve Fanatizm
Spor gençlerin aktif olarak ilgilendiklerinde fazla enerjilerini attıkları, modern çağın getirdiği tembellikten kurtularak hareket etme imkânı buldukları bir alandır. Ancak bugün sporu, özellikle de futbolu ne yazık ki şiddetle, fanatizmle birlikte anıyoruz. Gençlerin tribünden ziyade sahada olup spora aktif şekilde katılmaları kuşkusuz daha faydalıdır.
Rekabet sadece merak ve yarışma duygunu tetikler. Ama aktif olarak spor yapan genç, hem bedensel, hem de zihinsel faydalar sağlar. Bilindiği gibi beden sağlığını zihin yönetir. Beynini doğru şekilde yöneten, düşünce ve stres yönetimini doğru şekilde yapan gencin zihinsel sağlığı bütün organlarına yansır.
Spor aynı zamanda rahatlatır ve mutluluk verir. Spor yaparken insan terler, kasları gerilir fakat ağrı hissetmez.
🎯Ağrılar dinlendikten sonra ortaya çıkar. Bunun sebebi spor sırasında beynin salgıladığı endorfindir. Endorfin hem ağrı kesicidir hem de keyif verir. Bu yüzden spor yapmak insanın hoşuna gider. Mutluluk hormonu üzerindeki etkisi sebebiyle spor doğal bir antidepresandır, depresyonu olanlara spor yapmalarını tavsiye ederiz. İstemeyerek spor yapıldığı zamanlarda ise beyin endorfin salgılamadığı için sakatlık, ağrı gibi şeylerle daha sık karşılaşılır.
Bazı gençler spor ve okul arasındaki dengeyi kuramayabilir. Bu noktada ebeveyne düşen empati kurmaktır. Böylece gencin spor yaparken hissettiği mutluluğu fark ederler. Bununla beraber gence; sporu yaşam amacı haline getirmemesi, hayatındaki sorumlulukların gereğini yerine getirmesi gerektiği uygun bir dille anlatılmalıdır. Anne baba bazen gençle birlikte spora giderek aile bağlarını da güçlendirebilir.
Radikallik Sporla Kol Kola
Spor aynı zamanda gencin arkadaşlarıyla ortak bir paylaşım alanıdır. Aynı takımı tutmak veya farklı takımı tutsalar bile arkadaşlarıyla aralarında bir iletişim biçimi oluşturmak gencin günlük yaşamına katkı sağlar. Ancak taraftarlıkta gencin kendi takımına duyduğu sevgi ve karşı takıma duyduğu nefrette ölçü kaçarsa, radikalizme kayılırsa tehlike canları çalıyor demektir.
Radikallik aslında genlerimize kodlanmıştır, biyolojik bir eğilimdir. Bugün dünya üzerinde yaşayan tüm radikal insanlar yok olsa bile bir nesil sonra yeni radikal insanlar ortaya çıkacaktır. Radikalliğin hayatımıza büyük katkıları vardır. Nitekim radikal insanlar dünyadaki bütün yeniliklere imzalarını atan, ileriyi gören insanlardır; onlar sayesinde ortaya yeni düşünceler çıkmış, yeni ve farklı şeyler üretilmiş, icatlar yapılmıştır.
Kimya biliminin önemli isimlerinden Lavoisier mahkemede yargılanırken “Önce deneyimi bitireyim, beni öyle yargılayın.” demiş, böyle bir ortamda bile bilimi savunabilmiştir; Lavoisier’nin bu yaptığı bir radikalliktir. Edison evlendiği gün doğruca atölyesine çalışmaya gitmiştir. Bu da radikal bir davranıştır.
İnsana faydalı olabilecek, yeniliğe götürebilecek alanlarda radikal davranışlar olumlu sonuçlar verir. Ancak futbol gibi bir sporda radikallik, fanatizm beraberinde şiddeti getireceği için tehlikelidir. Spora şiddeti karıştıranları incelediğimizde bu kişilerin bazı duygularının bastırılmış olduğunu görebiliriz. Aile içinde veya okulda çeşitli problemleri olanlar, eşine veya arkadaşına ifade edemediği duygularını stadyumda küfür olarak ortaya çıkarır. Aslında tribünler öfkenin biraz da olsa kabul gördüğü alanlardır. “Bırakın, gidip küfretsinler” görüşünde olanlar da vardır. Ancak öfke, içerisinde şeytani bir lezzet de barındırır. Bu lezzet alışkanlığın doğmasına sebep olabileceği için gençlerin öfkeden, küfürden, şiddetten olabildiğince uzak durması gerekir.
Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu fanatikler tribüne gittikleri zaman her şeyi geride bıraktıklarını, orada başka bir dünyadaymış ve bu dünyada her şey serbestmiş gibi hissettiklerini söylerler. Öyle ki, bazı fanatikler stada döner bıçaklarıyla, şişlerle girecek ve karşı takımın taraftarlarını öldürmeye varacak kadar işi ileri götürmüşlerdir. Fanatikler sporu hayatlarının gündemine almış olan insanlardır. Bu yüzden fanatizmin yansımalarını hayatlarının her alanında görebiliriz. Neredeyse her gün takımlarının lisanslı ürünlerini giyerler, evleneceklerse eşlerinin bile aynı takımın taraftarı olmasına özen gösterirler, 60 dakikanın 50 dakikası takımlarını düşünmekle geçer… Hatta rakip takımın taraftarlarının davalarını almayan fanatik avukatlar vardır. İşte fanatizm kişinin yargılama gücünü, muhakemesini böylesine azaltır; objektifliğini böylesine bozar.
Spor hayatın renklerinden biridir. Gençlerin fanatizm tuzağına kapılmamaları için spora yanlış anlamlar yüklememeleri, maçların sadece bir oyundan ibaret olduğunu unutmamaları, öfkelerini şiddete başvurmadan ifade edebilmenin yollarını bulmaları gerekir.
Bu yazı hazırlanırken Nevzat Tarhan’ın “Bilinçli Genç Olmak” kitabından yararlanılmıştır.