Gençlerin çoğu vaktini sosyal medya üzerinden paylaşımlar yaparak veya yapılan paylaşımları takip ederek geçiriyor. Biliyoruz ki bu paylaşımların pek çoğunun kişinin gelişimine katkısı yok. Pedagogların ailelere tavsiyesi, bir çocuk çok ağladığında ona sus demek yerine çocuğun dikkatini dağıtıp başka bir şeye yönlendirmek şeklindedir. Ben de gençler için aynı yöntemin uygulanması gerektiğine inanıyorum.
Günümüz Çocuklarını Masallar Eğitir mi?
Masal, dünya üzerindeki en eski edebi türlerden biri. Masal, soğuk ve uzun kış gecelerinde bir ateş başında toplanan insanları birleştiren, kaynaştıran, günün yorgunluğunun atılmasına vesile olan olağanüstü hikayeler olarak tanımlanabilir. Bir anlatıcı var ve onun etrafında halka olmuş yediden yetmişe insanlar… Aynı olayları dinliyor ama herkes kendi hissesine göre kıssadan faydalanıyor.
Bu durumu, pek çok açıdan ele alıp değerlendirmek mümkün. İnsanlar arası ilişkiler, eğitim, ortak duyguda buluşma, kültür paydası bunlardan birkaçı. Uzun yıllar gençlere edebiyat anlatmış bir öğretmen olarak bunların içinden insanın erginleşmesine kapı açan sırlı kısmı ele almak istiyorum.
Teknoloji her an gelişiyor ve hayatımızın merkezinde duruyor. Biz ne kadar direnirsek direnelim bu gerçeği değiştiremiyoruz. Belki de aslında yapmamız gereken direnmek değil de kabul edip kendimiz ve çocuklarımızın geleceği için farklı kapılar aralamak.
Gençlerin çoğu vaktini sosyal medya üzerinden paylaşımlar yaparak veya yapılan paylaşımları takip ederek geçiriyor. Biliyoruz ki bu paylaşımların pek çoğunun kişinin gelişimine katkısı yok. Pedagogların ailelere tavsiyesi, bir çocuk çok ağladığında ona sus demek yerine çocuğun dikkatini dağıtıp başka bir şeye yönlendirmek şeklindedir. Ben de gençler için aynı yöntemin uygulanması gerektiğine inanıyorum. “Bu yaptıklarınız çok mantıksız ve faydasız.” demek yerine, “Gelin bakın burada bir de şu var.” deyip alternatif sunmalıyız. Bunun olumlu sonuçlar doğurduğunu bizzat tecrübe ettim.
Çocuklar açıkça “Bana karışma!” deseler ve o yönde hareket etseler de aslında “Bana karış ama karıştığını fark ettirme!” demek istiyorlar. Öğretmenlik hayatımda masal ve hikâyelerin gücünden yola çıkarak, öğrencilerimin bu isteklerini yerine getirmeye çalıştım. Sonucun hep olumlu olduğunu gördüm. Anlatılan masallardaki sembollerin hayatın gerçekleriyle birleştiği anlarda çocuklar kendilerini keşfediyor ve nefes alıyorlardı. Son dönem yapılan filmlerin mitoloji ağırlıklı olması ve ilgi çekmesi de aslında bu sebepten. İnsanın merak duygusunun hep canlı olması ve içten içe ders vermesi.
Anlattığım masalların onlar üzerinde etkisi, gençlerin çocuklukta masal dinleyip dinlememeleriyle bire bir bağlantılıydı. Masallarla büyümüş bir genç yaptığımız anlatı ve atölyelere daha net cevaplar veriyordu. Bunları bir de tiyatro, gazete çalışması gibi etkinliklerle somutlaştırınca taşlar daha da yerine oturuyordu.
Bu sonuç beni okul öncesi dönemden itibaren çocukları masalla buluşturma serüvenine yönlendirdi. Şimdi erken yaştan itibaren oyun ve dramayla birleştirdiğim masallarla, çocukları Kafdağı’na götürüyor ve kendileriyle yüzleşmelerini sağlamaya çalışıyorum. Evet, anlatı yaptığım çocukların ellerinde de akıllı telefonlar var ama artık zihinlerinin bir yerinde “hayal” algıları açık duruyor. Onlara bu alternatifi sunmak ergenlik çağına geldiklerinde erginleşmelerine yardım edecek. Aslında işin özünde yatan; doğruları, dersleri onlara sembollerle söylemekten ibaret. Ateş başında olmasa da pek çok yerde kurulan halkalarla anlatılan masalların gücü bunu yapmaya yeter. Eminim ki oraya Dedem Korkut’un maneviyatı da uğruyordur.
Günümüz çocukları teknolojiyle vakit geçirirken onlara masallar anlatmayı unutmayalım. Bu yolla da olsa doğada kalsın bir yanları. Demiştim ya dünyanın en önemli yazılım şirketi çalışanları vakitlerini doğada geçiriyor diye, biliyoruz ki masallarda da kahramanın yolu muhakkak ormandan, nehirden, mağaradan geçer. Bir gün Cemal Süreya’nın “Masal dinlememiş çocuklar büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler.” sözüyle yüzleşmemek için çocuklarımızı hangi yaşta olurlarsa olsunlar masaldan mahrum bırakmayalım.
Fatma DEVRİM