Aynur Ece Onur, Kore Savaşı’nda esir düşen 234 Türk esirin kimler olduklarını ve esaret hayatları hakkındaki gerçekleri ele almakta, kamplarda nasıl hayata tutundukları ve düşmanın komünist propagandasına nasıl direndiklerini gün yüzüne çıkarmaktadır. Aynı kamplarda Amerikan ve İngiliz esirler birçok zayiat verirken Türklerde neden hiçbir zayiat olmadığını araştıran Onur, bu çalışmayı hazırlarken Türk, Amerikan ve İngiliz arşivlerinden elde ettiği askerî belgeleri kullanmıştır.
Arka kapak
Resmî kaynaklara göre Kore Savaşı süresince Kuzey Kore ve Çin kuvvetleri tarafından esir edilen 7,190 Amerikan askerinin yaklaşık %38’i, 1,148 İngiliz askerinin ise %15’i esir kamplarında öldü. Yine, Amerikalı esirlerin %15’i ve İngiliz esirlerin %12’si düşmanla iş birliği yaparken, savaş sonunda 21 Amerikalı ve 1 İngiliz asker düşmana iltica etti. Buna karşın, aynı esir kamplarında yaşayan 244 Türk esir arasında kampta ölen ya da savaş sonunda düşmana iltica eden olmadı.
234 Türk esirin bu başarısı Batı dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. ABD Ordusu Kore’deki Türk esaret deneyimi üzerine bir akademik araştırma yaptırmış, bu araştırmadan elde edilen bulgular ABD Ordusu’nun bugün halen kullandığı muharebe ve esarete yönelik davranış ilkeleri rehberinin oluşturmasında emsal teşkil etti.
Ne var ki, Kore Savaşı’nın ardından Batı’da yayınlanan çok sayıda kitap ve makale ABD Ordusu’nun Türk esirler hakkındaki bulgularını tahrif etmiştir. Türk esirler hakkında İngilizce yapılan yayınlar Kore’de tutsak olan 244 Türk askerinin gösterdikleri üstün esaret performansını onların “profesyonel” ve “elit” askerler oldukları gibi mesnetsiz bir iddia ile açıklamaya çalışmışlardır. Bu görüş, günümüze kadar, Kore’deki esirler ile ilgili literatüre hâkim olmuştur.
Askerî antropolog Aynur Onur Çifci Ben Türk adını verdiği bu çalışmasında Türk, Amerikan ve İngiliz arşivlerinden elde ettiği askerî belgelere, esir olan Türk askerlerle yaptığı mülakatlara ve ailelerinden temin ettiği şimdiye değin yayınlanmamış notlara dayanarak Kore’deki 244 Türk esirini ve onların esaret hayatları hakkındaki gerçekleri ele almakta, kamplarda nasıl hayata tutunduklarını ve düşmanın komünist propagandasına nasıl mukavemet gösterdiklerini ilk defa bu kadar detaylı gün yüzüne çıkarmaktadır.