Çocukların oyuncakları bir tüketim malzemesi olarak gördüğü şu günlerde, onunla yaşadıklarını hatırlattığı için ne kadar eskirse eskisin ondan vazgeçmeyen, kalbe dokunan bir hikâye.
Arka kapak
Ozan'ın en sevdiği oyuncağı, kırmızı gemisiydi. Onunla deniz kenarında vakit geçirmeyi çok severdi. Ancak bir gün gemisi dalgalara karıştı ve ta uzaklara gitti. Ozan yüzmekten çok korkuyordu. Acaba en sevdiği oyuncağı için bu korkusunu yenebilecek ve onu kurtarabilecek mi?
Çocuklara sahip olduklarını tüketmeyi değil onları korumayı, onlardan vazgeçmemeyi anlatan sıcacık bir öykü. Esin Bacacı Taner'in naif kalemi ve Ayşın Delibaş Eroğlu'nun eğlenceli çizimleriyle...
Editörün görüşü
Bu hikâyeyi ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Çocukların oyuncakları bir tüketim malzemesi olarak gördüğü şu günlerde, onunla yaşadıklarını hatırlattığı için ne kadar eskirse eskisin ondan vazgeçmeyen, kalbe dokunan bir hikâyeydi. Yazarını tanıdıktan sonra nasıl bu kadar ruha dokunan bir hikâye yazdığını anlayabildim. İyi çocuk kitapları yazabilmek için olmazsa olmaz bir şeye sahip çünkü. Çocuk ruhuna. Bir davette herkes yetişkinlerle otururken sıkılıp çocuklarla oynayan bir insan. Bu bizim işimizde önemli bir gösterge. İyi kitaplara imza atacağına inanıyorum.
En önemli cümle
O gün de Ozan denizin köpük köpük dalgalarını görünce gemisini kaptığı gibi dışarı fırladı.
Bu kitap neden önemli
*Çok güçlü bir öykü ve dünya standartlarında resimlenmiş kaliteli bir çalışma. *Sevgiyi, sevdiğin bir şey uğruna çaba sarf etmeyi, sana ait olanın her şeyden daha değerli olduğunu anlatan bir hikâye. *Küçük Prens'in mesajlarından biri olan "ait olma"nın önemini vurguluyor.