Buradaki okuma kılavuzumuzla öğrencilerinizle birlikte, klasik eserlerden Beyaz Diş'in incelemesini yapabilirsiniz.
Eser Hakkında
Jack London, Vahşet’in Çağrısı’nı yazdıktan sonra aldığı eleştiriler üzerine söz konusu romana bir “arkadaş roman” yazma fikrine kapılır. “Vahşetin Çağrısı’ndaki süreci tersine çevireceğim. Bir köpeğin yabaniliği devretmesini değil, bir köpeğin medenileşmesini; sadakat, sevgi ve tüm erdemler çerçevesinde yerli olmanın gelişimini anlatacağım.” diye yazar yayıncısına. Vahşet’in Çağrısı’nın “öncü” diye nitelendirilecek kadar çok beğenilmesiyle Jack London, yeni romanının da bir başyapıt olacağının müjdesini vermiş olur.
21 Şubat 1906’da yayıncısına yeni romanı Beyaz Diş’e başlamaya hazır olduğunu yazarsa da Haziran ayına kadar yazmaya bir türlü başlayamaz çünkü acil paraya ihtiyacı olduğundan bu süreçte kısa hikâyeler yazarak para kazanmak zorunda kalır. Daha sonra da, eşi Chairmain Kitteredge ile mezarlarının da yer alacağı, bugün “Jack London Millî Parkı” adıyla koruma altına alınmış ve müze olarak ziyaretçilere açık olan büyük çiftliği satın alma işlemleri ile meşgul olduğu için romanı yazmayı geciktirir. 26 Haziran’da nihayet romanını yazmaya başladığında Jack London, son bir yıldır hiç olmadığı kadar mutludur ve bu yeni roman, onun, sevginin en karanlık umutsuzluğu bile iyileştirebileceği görüşünü yansıtır.
Beyaz Diş, Jack London’ın planladığı şekilde beş ayda tamamlanmış ve başarılı bir biçimde satışa sunulmuştur. 11 Kasım’da Chairmain’e telgraf çekerek, “Vahşi dostum, artık ölümü hayal edebilirim. Beyaz Diş bitti.” diye yazar. Sekiz gün sonra da Chairmain ve Jack London evlenir.
Beyaz Diş yayımlanmasından çok kısa bir süre sonra dünya çapında bir başarı elde eder. Roman özellikle genç okurlar tarafından ilgiyle karşılanır. Robert Greenwood adlı bir eleştirmen Beyaz Diş’in
Jack London’ın en ilginç ve tutkulu romanlarından biri olduğunu yazar. Bir başka eleştirmen Virginia Crane’in iddiasına göre ise Beyaz Diş, Vahşetin Çağrısı’na göre daha zayıf bir roman olmasına rağmen Jack London’ın bir Amerikan edebiyatı sembolü olmasını sağlamıştır. Romanın yayımlanmasının ardından Jack London, bilimsel ya da duygusal olarak doğa hakkında yazan yazarlar arasındaki -daha sonra “doğa sahtekârları tartışması”na dönüşecek olan- tartışmada hedef hâline gelir. 1907’de sahte doğa yazarlarına karşı ilk konuşan Başkan Theodore Roosevelt doğa sahtekârı olarak özellikle Jack London’ın ismini verir. Roosevelt Beyaz Diş’i okumuş ve yazarının politik görüşleri yüzünden romanı sevmediği kanaatine varmıştır. Beyaz Diş hakkında Başkan Roosevelt, “ Jack London’ın kurtlar hakkında bilgisi olduğuna inanmıyorum ve hatta kurtların dövüşü hakkında hiçbir şey bilmediğine eminim yoksa bir gerçekçi olarak bu hikâyeyi anlatmazdı.” der. Başkan özellikle buldok ile kurdun kavga etmesinin imkânsız olduğu üzerinde durur. Ayrıca yirmi kiloluk bir vaşağın kocaman bir kurt köpeğini öldüremeyeceğini de vurgular. Jack London bu eleştirilere ancak tartışmalar bittikten sonra yazdığı “Öteki Hayvan” başlıklı yazısıyla bir cevap verir:
Köpekler hakkında iki kitap, iki hayvan hakkında yazdığım için suçlu oldum. Benim açımdan bu iki romanı yazmak, hayvanların insanlaştırılmasına karşı çıkan, hayvanlar hakkında yazan diğer suçlu yazarlar gibi bir protestoydu. Şimdi ve tekrar ve birçok kez ben köpek kahramanlarım adına konuşurken, “o bunları düşünmedi, sadece yaptı” gibi şeyler yazıyorum. Anlatının tıkanmasını, kendi yazı kurallarımı çiğnemeyi göze alarak köpek kahramanlarımın soyut düşünme yeteneği olmadığını söyledim fakat içgüdü, duygu ve basit bir akıl yürütme ile ortalama insan anlayışı içine çekmeye çalıştım onları. Ayrıca, hikâyelerimi evrim gerçekleri doğrultusunda yazıp, bilimsel araştırmaları inceleyip ona göre şekillendirmem bir gün uyandığımda kendimi doğa sahtekârları arasında bulmak içindi, demek.
Tüm bu tartışmalara rağmen Beyaz Diş, tüm dünyada yarım milyondan fazla okunmasının yanı sıra bugün de en çok okunan klasikler arasındadır.
Eserde Kim Kimdir?
Bill: Kızak sürücülerinden biridir. Peşlerindeki kurt sürüsünden kurtulmak isterken kurtlar tarafından öldürülür.
Henry: Diğer kızak sürücüsüdür. Arkadaşı Bill’in kurtlara yem olması onun kurtulmasını sağlar.
Beyaz Diş: Romanımızın kahramanı, cesur ve sadık kurt köpeğidir. Annesi yarı kurt yarı köpek olduğundan Beyaz Diş de zaman zaman köpek özellikleri gösterir. Beyaz Diş, vahşi doğadan zamanla medeniyete ulaşır ve romanın sonunda evcil bir kurt köpeği olarak hayatını sürdürür.
Kiche: Beyaz Diş’in annesi. Yarı kurt yarı köpektir. Yavrusu Beyaz Diş’i, kıtlık çeken aç kurtlardan korumak için olağanüstü çaba gösterir.
Tek Göz: Beyaz Diş’in babasıdır. Beyaz Diş henüz bir yavruyken bir vaşak tarafından öldürülür.
Boz Kunduz: Beyaz Diş’i ormanda bulduktan sonra ona sahiplenen, hem kızak sürmesi hem de çadırını ve ailesini koruması için onu eğiten Kızılderili adam.
Kloo-Kooch: Boz Kunduz’un karısı. Bazen Beyaz Diş’e acıyıp ona et verir.
Mit-Sah: Boz Kunduz’un oğlu. Beyaz Diş’in de aralarında bulunduğu kızak sürücüsü köpeklerden sorumludur.
Lip-Lip: Kızılderili kabilesinden bir köpek. Beyaz Diş’i korkutup rahatsız eder ve sonunda Beyaz Diş tarafından öldürülür.
Yakışıklı Smith: Çok çirkin ve acımasız adam. Boz Kunduz’u dolandırarak Beyaz Diş’i onun elinden alır. Para kazanmak için Beyaz Diş’e hem fiziksel hem de duygusal işkenceler yaparak onun dövüş kurdu olmasına ve çok acı çekmesine neden olur. Beyaz Diş’in hayatının en zor günleri onun yanında geçer.
Cherokee: Beyaz Diş’le kavga eden ve onu neredeyse öldürecek olan buldok köpek.
Tim Keenan: Cherokee’nin sahibi.
Weedon Scott: Beyaz Diş’in hayatını kurtaran altın madencisi. Beyaz Diş’i sevgiyle eğittiği için zamanla aralarında çok kuvvetli bir bağ oluşur, birbirlerinden ayrılamazlar. Hatta bir gün Beyaz Diş Weedon Scott’un hayatını kurtarır.
Matt: Weedon Scott’un yardımcısı. Beyaz Diş’in hayatını kurtaranlardan biridir fakat Beyaz Diş ona Weedon Scott’a bağlandığı gibi bağlanmaz.
Yargıç ve Alice Scott: Weedon Scott’un annesi ve babası. Vahşi Beyaz Diş’in evcilleşmesine sabırla yardım ederler. California’da büyük bir çiftlikte yaşarlar.
Beth Scott: Weedon Scott’un kız kardeşi.
Jim Hall: Yargıç Scott tarafından hüküm giymiş mahkûm. Yargıç Scott’u öldürmek için hapishaneden kaçar fakat çiftliğe geldiğinde Beyaz Diş ona engel olur.
Collie: Çiftlikteki çoban köpeği. Beyaz Diş’ten önce nefret etse de zamanla öfkesi geçer ve Beyaz Diş’in yavrularının annesi olur.
Yazar Jack London Hakkında
Doğum Tarihi Ve Yeri: 12 Ocak 1876, San Fransisco
Ölüm Tarihi Ve Yeri: 22 Kasım 1916, Kaliforniya
Jack London, California eyaletinin San Francisco şehrinde dünyaya gelmiştir. Dokuz yaşına geldiğinde ise ailesiyle birlikte Oakland şehrine taşınır ve burası Jack London için ömrü boyunca evi gibi gördüğü çok önemli bir yer olur. Maceracı kişiliği sayesinde Oakland’a bağlı kalmayıp pek çok şehri gezmiştir Jack London. Altın aramak için gittiği Klondike ise, bu şehirler arasında onun için en önemli olanıdır. London, söz konusu şehir için, “Klondike, kendimi bulduğum yerdi. Orada kimse konuşmaz. Herkes düşünür. Gerçek bakış açınızı kazanırsınız. Ben de kendiminkini kazandım.” der.
Jack London, başarılı bir öğrenci olmasına rağmen maddi yetersizlikler yüzünden eğitimine uzun bir süre ara vermek zorunda kalmıştır. Bedensel güç isteyen ağır işlerde uzun süre çalıştıktan sonra, bu durumdan sıkılmış ve hayatını fikrî yeteneklerini gösterebileceği, geliştirebileceği işler yaparak kazanmaya karar vermiştir. Böylece London, Oakland’a dönüp liseye başlar. Çalışkan Jack, bir yandan okuduğu okulun kapıcılığını yaparken bir yandan da üstün bir emek sarf edip liseyi on beş ayda bitirir ve sonraki üç ayda da üniversite sınavlarına hazırlanarak California Berkeley Üniversitesini kazanır. Üniversitede daha ilk yılı bitmeden, babasının ölümü üzerine ailesinin yanına dönmek zorunda kalır ve eğitimini hiçbir zaman tamamlayamaz. Jack London, talihsizlikler yüzünden kendi eğitimini kendisi tamamlamak zorunda kalmıştır. Yazmaya karar verdiğinde de tek başına olan Jack London, yazarlık sürecini kendi şöyle anlatır:
Elbette erken okumuş olmam yazma arzusu duymama neden oldu ama yaşam şeklim yazmayı denememi engelledi. Bana herhangi bir edebi yardımda ya da tavsiyede bulunan olmadı. Âdeta karanlıkta çekiç sallayıp durarak gün ışığının sızacağı delikler açtım. Dergi yazılarında yaygın olarak kullanılan yöntemler bana ilham yoluyla geldi. Bir tek kişi bile bana şurada hatalısın, burada yanlış yaptın, demedi.
London’ın yazarlık serüveni ilk olarak hikâye ile başlar. Kısa hikâyelerde oldukça başarılıdır. En çok da bilimkurgu tarzında hikâyeler yazmıştır. “Benzersiz İstila” Çin’e karşı bir biyolojik savaşı, “Dev” nükleer denebilecek bir enerji silahını, “Gölge ve Flaş” görünmezliği elde etmek için farklı yollar deneyen iki rakip kardeşi, “Son Dönemin Kutsal Emaneti” çağdaş insanla bir mamutun karşı karşıya gelmesini, “Kırmızı Olan” dünya dışı bir nesneye esir olan bir ada kabilesini anlatan Jack London’ın bilimkurgu tarzında yazdığı hikâyelerinden bazılarıdır.
Hikâyelerinin yanı sıra Jack London esas şöhretini romanlarına borçludur. İlk romanı Vahşetin Çağrısı’nda London, Klondike altın aramasında “Buck” isimli evcil bir kızak köpeğinin, sahibinin haberi olmadan vahşi doğaya bırakılması ve sonrasında köpeğin vahşi doğaya uyum sağlamasıyla başından geçen olaylar anlatılmaktadır.
Deniz Kurdu’nda, Amerikalı bir yazar olan Humphrey Van Weyden’in otuz beş yaşına kadar gösteremediği kişisel gelişimini deniz yaşamına başlayıp burada karşılaştığı güçlüklerle kazanması, yaşamın zorluklarının farkına varıp olgunlaşması anlatılmaktadır.
Demir Ökçe’de ise, Jack London’ın politik görüşleri doğrultusunda sınıf farklarının yaratacağı eşitsizliğe dair bir gelecek öngörüsü anlatılmaktadır. Bu tür eserlere distopya denir. Distopyalarda geleceğe dair karanlık bir tablo çizilir ve insanların bu kötü gidişatı görmeleri amaçlanır. Demir Ökçe’de de böylesi bir karanlık gelecek tasarısı anlatılır.
Jack London, Martin Eden adlı romanında da Martin Eden adlı, tutkulu, âşık, anlamsız toplumsal kurallara karşı çıkan, sorgulayan, sonucu ne olursa olsun düşüncesini dile getiren bir gemi işçisinin yazar olma çabasını anlatır. Martin Eden ile Jack London arasındaki benzerlik romanın Jack London’ın hayatından gerçek hikâyeler içerdiğini gösterir.
Bunları Biliyor muydunuz?
📌Buldok: Köpekgillerden, burnu basık, alt çenesi üsttekinden uzun, iri ve güçlü bir tür köpektir.
🐶Doberman: Köpekgillerden, güçlü ve asil bir görünüme sahip oldukça hızlı, çevik ve eğitilebilir köpek.
✔️Eskimo: Kuzey Kutbu’nda yaşayan toplulukların adıdır. Bu bölgede yaşayan halkın eskiden ulaşımını sağlayan iri kemikli, av ve kızak köpeği soyu da “Eskimo Köpeği” adıyla bilinir.
🚩Kızılderililer: Avrupalılar Amerika’yı keşfettiklerinde bu kıtada yaşayan yerli halka, derilerinin rengi nedeniyle verilen isimdir. Bu yerli halk bütün Amerika kıtasına yayılmıştır ve Kuzey Amerika Yerlileri, Orta Amerika Yerlileri ve Güney Amerika Yerlileri şeklinde adlandırılırlar. Kuzey Amerika yerlileri de kendi aralarında sekiz gruba ayrılır. Kuzey Amerika yerlileri, beyazlar tarafından en son fark edilen Kızılderili gruptur. Amerika’yı keşfeden Kristof Kolomb, Kuzey Amerika’yı hiç görmemiştir.
Avrupa’nın Amerika’yı keşfetmesinden üç yüz yıl sonra Kuzey Amerika yerlileri beyaz adamlarla karşılaşır. Avrupalı beyaz adamlar, Kızılderililere değersiz süs eşyaları ya da bağımlılık yapacak içki maddeleri vererek onların ellerindeki değerli eşyaları takas usulüyle ele geçirmişlerdir. Ayrıca bu beyaz adamlarla birlikte hastalıklar da gelmiştir ve Kızılderililer hızla ölmeye başlamıştır. Bugün Kızılderililerden çok az insan kalmıştır ve onlar da kendi kültürlerini korumak için üstün çaba sarf etmektedirler.
🎯Labrador: Köpekgillerden bir türdür. Son derece duygusal ve sabırlı bir köpektir. İnsanlarla birlikte yaşamayı sever. Zekâsı, hareketliliği ve söz dinlemesiyle bilinir.
🍀Ladin ormanları: Çamgillerden, Kuzey Yarı kürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yayılmış ağaç topluluklarının adıdır.
📍Mastiff: Köpekgillerden iri, sağlam yapılı ve hareketli bir köpektir. Köpek yetiştiricileri zamanla bu köpeğin vahşi özelliklerini ortadan kaldırmıştır. Günümüzde nazik ve dengeli bir hayvandır. Özellikle çocuklarla arası çok iyidir.
🏁Melmut: Köpekgillerden, oldukça iri ve ağır bir köpektir. Son derece sadık ve arkadaş canlısıdır. Bu yüzden bekçilik yapamazlar ve apartmanda yaşayamazlar. En zorlu soğuk hava koşullarına bile dayanıklıdırlar.
🔎Yukon: Kuzey Amerika’da, Kanada’nın kuzey batısında yer alan bölgedir, “Yukon Toprakları” adıyla da bilinir. Yukon Toprakları, Mackenzie, Porcupine, Dawson, Klondike Irmakları ile çevrilidir. Bölgede önce Kızılderililer ve Eskimolar yerleşmiştir fakat daha sonra Avrupalıların bu bölgeyi keşfetmesiyle birlikte yerli nüfus giderek azalmış ve bölgenin zengin maden yataklarının keşfedilmesiyle de Avrupalılar bölgeye akın etmiştir. Klondike bölgesindeki altın madenine akın edilmesiyle bölgede Dawson şehri kurulmuştur. Robert W. Service, Jack London gibi yazarlar da bölgeye altın aramaya gelen isimler arasındadır.
Özel Sözlük
Aç biilaç: “Aç ve bakımsız bir biçimde” anlamına gelmektedir. “Bi” Arapçada olumsuzluk ön ekidir. Dolayısıyla “aç biilaç” ifadesindeki “biilaç” ilaçsız, bakımsız” anlamlarına gelir.
Bitap: Yorgun, bitkin anlamlarına gelir. “Tab” Arapça, güç, kuvvet demektir ve “bi” olumsuzluk ön eki alınca “yorgun, bitkin” anlamlarına dönüşmüştür.
Galebe çalmak: “Galebe” galip, üstün anlamında kullanılan bir sözcüktür. “Galebe çalmak” deyimi de buna göre “üstün gelmek, yenmek” anlamına gelir.
Hasım: Düşman demektir.
Köküne kıran girmek: Bitmek, yok olmak anlamındadır. “Kıran”, bir topluluğun özellikle de hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, afet anlamına gelir. Böylece, “köküne kıran girmek” deyimiyle istenen ya da aranan şeyin bir felakete uğrayıp yok olması anlatılmaktadır.
Sfenks: Kafası koç, kuş veya insan; gövdesi ise, uzanan bir aslan şeklinde olan heykel. İlk olarak Antik Mısır’da rastlanan sfenks, antik Yunan mitolojisinde de büyük önem taşımıştır ve ismini buradan almıştır. Sözcük, “yaşayan heykel” anlamına gelmektedir. En tanınmış sfenks Mısır’ın başkenti Kahire’deki Büyük Gize’dir.
Düşündürücü Sorular
- Beyaz Diş aradan uzun zaman geçtikten sonra annesiyle karşılaşınca, annesi neden Beyaz Diş’i tanımaz?
- Beyaz Diş’in kendi soyuna duyduğu öfke nereden kaynaklanmaktadır? Kendi soyuna böyle güçlü bir öfke besleyip savaş açan başka canlılar var mıdır dünyada? Beyaz Diş’in kendi soyuna saldırganlığının insanlarla birlikte yaşamaya alışmasıyla bir ilgisi olabilir mi sizce?
- Beyaz Diş gelişimi için şunu düşünür: “Öğrenmek zorunda kaldığı tek bir geçerli kural vardı: Güçlüye boyun eğmek, zayıfı ezmek!” Beyaz Diş’in bu düşüncesinin insanlarla birlikte yaşamaya başlamasıyla nasıl bir ilgisi vardır?
- Beyaz Diş’in ormandan büyük şehre gelişi onun karakterinde neleri değiştirmiştir?
- Beyaz Diş ile romandaki diğer karakterleri karşılaştırdığınızda, hangileri ona benziyor, hangileri ise ondan farklı?
- Beyaz Diş’in hayatındaki en kötü şey nedir?
- Beyaz Diş’in hayatındaki en güzel şey nedir?
- Beyaz Diş’in sahiplerini sıralayıp her birinin ona nasıl davrandığını ve hayatını nasıl etkilediğini tespit edebilir misiniz?
KAYNAKÇA
London, Jack, Bana Göre Hayatın Anlamı, (Çev.-Der.: Yiğit Yavuz), İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2009
O’Connor, Richard, Jack London: A Biography, Little, Brown & Company (Canada) Limited, Boston 1964
Stone, Irving, Doludizgin Bir Denizci: Jack London, (Çev.Fatma Muhterem), Cep Kitapları, İstanbul 1983