shutterstock_1564664242-031120211727.png

Çocuğunuz Çok Meraklı

  • 12.10.2021
  • 2 dakika
  • 1302 Okunma
  • 0 Yorum

Birçok çocuğun okul başarısızlığının temelinde “merak” hissini yitirmesi yatar. Merak hissini yitiren çocuklar bir dersin içindeki konuları “merak ettiği için” değil “sınıfını geçebilmek için” takip ederler.

Çocuğunuz Çok Meraklı      

Birçok çocuğun okul başarısızlığının temelinde “merak” hissini yitirmesi yatar. Merak hissini yitiren çocuklar bir dersin içindeki konuları “merak ettiği için” değil “sınıfını geçebilmek için” takip ederler. Hatta maalesef birçok öğretmen çocuklarda öğrenme motivasyonunu “derslerde kalma”ya veya “sınıf geçme”ye bağladığından, çocukların pek çoğu okullarını başladıkları hevesle devam ettiremez.

Bir öğretmenin, “Bu konuları öğrenemezseniz sınıfta kalırsınız.” sözü kadar çocukta merak duygusunu yok eden başka bir söz olamaz. Hâlbuki bir öğretmen çocuklara, “Boş verin notu motu, ben size bugün ne öğreteceğim biliyor musunuz?” diye söze başlamalı ki karşısında heyecanla ders dinleyen çocuklar bulabilsin. Çok defa şahidiz ki çocuklar okullarda öğrendikleri ile gerçek yaşamda karşılaştığında şaşkınlık yaşıyor, bağlantı kurmakta zorluk çekiyorlar. Eğitimin çocuğu yaşam hakkında bilgilendirmek amacını gütmesi gerekir. Çocuğu gerçek yaşamdan koparan, ona içinden, “Bu öğretmen ne anlatıyor ki böyle?” dedirten bir eğitim hem öğretmen hem de öğrenci için yorucu olmaktan başka bir işe yaramaz.

Merak Duygusu Heyecan Oluşturur

Birçok ebeveyn çocuklarının hareketli olmasından yakınır. Hâlbuki hareketliliğin ölçü birimi yoktur. Ebeveynler güçlerinin ötesinde bir hız ile karşılaştıklarında çocuklarına “hiperaktif” etiketini yapıştırırlar. Bu, çocuğa yapılacak büyük bir haksızlıktır. Zira bir çocuğun hiperaktif olması o çocuğun anne babasının ne kadar tahammül sahibi olduğu ile ölçülemez.

Kimi ebeveynler vardır ki zaten gergindir, zaten tahammülsüzdür. Gergin ve tahammülsüz ebeveyn için koltukların üzerine çıkan, ardından yere atlayan bir çocuk bıkkınlık verecek derecede hiperaktif olarak kabul edilebilir. Diğer yandan kendisi hareketli olan bir başka yetişkin ise çocuğunun kendisinden daha az hareketli olduğunu görüp, “Bizim çocuk galiba ‘mıy mıy’ olacak” diye kendi kendine söylenebilir. Aslında zihinsel bir bozukluk olmadıkça çocuklardaki hareketlilik onların “heyecan” ve “merak” duygularının dışa yansımasıdır. Çocuk, lunaparka yeni girmiş meraklı kişi gibidir. Ses ve ışıkların peşinde coşku ile koşar. Bu heyecan içinde sağa solan koşan birine nasıl ki “hiperaktif” denilmez ve o kişinin tepkileri normal kabul edilirse çocuksu coşku ve heyecanlara da hiperaktif denilemez.

Bir çocukta coşku dolu yaşama sevincinin kıpır kıpır hali varsa, o çocuğu doktorlara götürüp ilaçlarla sakinleştirmek yerine, çocuğun heyecanından kaynaklanan enerjisinden kazanımlar elde etmek gerekir. Birçok uzman hareketli çocukların “enerjisinin tükenmesi için” spora yazdırılmasını; koşturulmasını, yorulmasını tavsiye eder. Bu çözüm yolu enerjinin boşa tüketimidir. Çocuklar boş boş koşturmak, enerjilerini orada burada sarf etmek için dünyaya gelmediler. Her çocuk özeldir ve her çocuk kendi içsel enerjisinin karşılığı olan bir yetenekle yaratılmıştır. Bir eğiticinin en önemli görevi çocuğun içindeki enerjiye karşılık gelen bu yeteneği keşfetmek ve merak duygusu içinde enerjisini bu yeteneği için kullanmasının yolunu açmaktır. Aksi takdirde çocuk yörüngesinden çıkmış bir topaç gibi ne yöne doğru gideceği belli olmadan kendi yeteneğine karşılık gelecek uğraşlar arayışı içine girer. Bu yoğun arayış ise maalesef çoğu yetişkin tarafından “anlamsız bir koşturmaca” zannedilir ve genellikle de coşku dolu hal kullanılan ilaçlarla sonlandırılır. Bu durum yetişkinlerin günümüz çocuklarına çare adına sunduğu acı bir dramdır.

Adem Güneş/Pedagog-Aile Danışmanı (Bu yazı, yazarın “Duyguda Özgür Davranışta Disiplinli Çocuklar İçin DOĞAL EBEVEYNLİK ” adlı kitabından alınmıştır.)