shutterstock_1606910839 (1)-111120211255.png

Alfa Kuşağını Kucaklarken

  • 11.11.2021
  • 5 dakika
  • 643 Okunma
  • 0 Yorum

Bir önceki kuşağa göre tamamen teknoloji dünyasının içine doğan Alfa kuşağı, teknolojiyi her alanda olmazsa olmaz bir ihtiyaç olarak kullanan, daha uzun süreli eğitim alan, sanal gerçekliği ve yapay zekâyı hayatlarının önemli bir parçası olarak yaşayacak, alışverişi önemli oranda internet üzerinden yapmaya başlayacak ve robot arkadaşlarla daha fazla iç içe yaşayacak nesildir.

 

Alfa Kuşağını Kucaklarken…

Kuşak tanımlaması genel olarak 19. yüzyılın sonlarında doğan insanlardan başlatılır. 1880’li yıllarda doğan ve I. Dünya Savaşında savaşmış olanlar “Kayıp Kuşak” olarak adlandırılır. Bu nesil, yıkıcı bir savaş dönemine denk gelen, savaşın yıkım ve yorgunluğunu yaşayan ve bunun ağırlığından dolayı yaşamda anlamsızlık, amaçsızlık ve boşluk yaşamış nesil olarak tanımlanır. Büyük Buhran dönemine denk gelen ve 1928-1944 arasında doğan kuşak “Sessiz Kuşak” olarak adlandırılır. Bu kuşak II. Dünya Savaşı yıllarına denk gelip Kore ve Vietnam’da savaşan kuşaktır. Dönemsel olaylar açısından, babaları olan bir önceki kuşakla benzer deneyim ve zorlukları yaşamışlardır. II. Dünya Savaşında 60 milyondan fazla insan öldü, savaş sonrasında ise nüfusta ciddi bir artış olmaya başladı. Savaş sonrası doğan ve 1945-1964 yılları arasında doğduğu kabul edilen kuşak “Bebek Patlaması” kuşağı olarak kabul edilmektedir. Bu kuşağın çocukları olan “X kuşağı”, 70’li yılların çalkantılı dönemlerine denk gelen ve 1965-1980 yılları arasında doğduğu kabul edilen kuşaktır. Bu kuşak teknolojik gelişmeler, iş dünyasında değişen koşullar ve aile yapısında dönüşüm gibi konularda önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde doğmuştur. Yeni teknolojik aletlerin kullanımına uyum sağlamaya çalışan, anne-babalarının iş dünyasında yaşadıkları zorluklara tanıklık eden ve boşanmaların yoğun olduğu koşullarda büyüyen çocuklar olarak kabul edilirler. Bütün bunlar bir yandan bazı becerilerini geliştirip onları daha güçlü kılarken, bir yandan da uyum sorunları yaşamalarına neden olmuştur. Çocukları olan “Y kuşağına” göre toplumsal olarak daha duyarlı, çalışma motivasyonu yüksek, otoriteye itaat eden bir nesil olarak tanımlanır.

1980’lerden sonra doğan nesil “Y kuşağı” ya da milenyum nesli olarak tanımlanır.

1995-2010 arası doğan nesil ise bugünlerde sık sık gündeme gelen “Z kuşağı” olarak adlandırılmaktadır. ABD’deki “Z kuşağı” yaygın olarak düşündüğümüzün aksine bir önceki kuşağa göre daha olumlu özelliklere sahip; alkol kullanma, kontrolsüz gebelik gibi sorunlar açısından önceki kuşağa göre daha iyi durumda olan, başarıya daha fazla önem veren, daha az narsist olan bir kuşak olarak tanımlanmaktadır.

Z kuşağından sonraki kuşağı belirleme çabaları çerçevesinde bugünlerde “Alfa Kuşağı” denilen yeni bir grup tanımlandı. Bu kuşak terör olayları, iklim değişikliği ve küresel ısınma, yapay zekâ, COVID-19 salgını gibi küresel sorunların içine doğan kuşaktır.

Bir önceki kuşağa göre tamamen teknoloji dünyasının içine doğan Alfa kuşağı, teknolojiyi her alanda olmazsa olmaz bir ihtiyaç olarak kullanan, daha uzun süreli eğitim alan, sanal gerçekliği ve yapay zekâyı hayatlarının önemli bir parçası olarak yaşayacak, alışverişi önemli oranda internet üzerinden yapmaya başlayacak ve robot arkadaşlarla daha fazla iç içe yaşayacak nesildir.

Alfa kuşağı teknolojiyle tamamen iç içe olan, anlık olarak bilgiye ve iletişim olanaklarına erişen, her açıdan çeşitlilik ve farklılıklar içinde büyüyen ve çok kültürlülüğe daha alışkın olan, önceki kuşaklara göre daha eğitimli olacak ve evlilik, çocuk ve emeklilik gibi konuları daha fazla ertelemesi beklenen kuşaktır. Bu gruplandırmalardan ayrı olarak farklı ülkelerde dijital yerliler, zoomers, homo zappiens, çalınan kuşak, MTV kuşağı, bağımsızlık kuşağı, öncü kuşak, soykırım kuşağı, devrim kuşağı, özgür doğan kuşak, demokratikleşen kuşak, çilek kuşağı, 40’lar kuşağı, 80’ler kuşağı, 90’lar kuşağı gibi çeşitli sınıflamalar da bulunmaktadır.

Bu sınıflamalar yapılırken çoğunlukla o kuşağın denk geldiği yıllarda yaşanan önemli kitlesel olaylar, savaşlar, değişim hareketleri, önemli icat ve gelişmeler, yaygın medya alışkanlıkları ve kitle iletişim araçları gibi ölçütler göz önünde bulundurulmaktadır. Buna göre I. ve II. Dünya Savaşları, Büyük Buhran, Hippi hareketleri, Kore ve Vietnam Savaşları, internetin icadı ve yaygınlaşması, sosyal medya ağları, radyo, TV, gazete, Yahoo, MSN, Youtube, Facebook, Netflix, Instagram, Tiktok gibi birçok ölçüt bu sınıflamaları etkilemektedir. Bu kuşaklar değişime açık olma, otoriteye uyum veya isyan, içe veya dışa dönüklük, iletişim biçimleri, medya kullanım alışkanlıkları, kendilerini ifade etme biçimi gibi açılardan farklılaşmaktadır. Bu çerçevede önceki nesiller otoriteye karşı daha itaatkâr ve saygılı iken, Y kuşağı olan milenyum nesliyle birlikte otoriteye saygı kavramı önemini yitirmeye başlamıştır. Z kuşağıyla birlikte teknolojik gelişmeler nesilleri tanımlamada merkezî bir rol kazanmaya başlar. Bu yüzden bazı kuramcılar tarafından Z kuşağı, dijital yerliler olarak da adlandırılmaktadır.

Ben Nesli, Çağın Vebası: Narsisizm İlleti ve i-Nesli kitaplarının yazarı Amerikalı psikoloji profesörü Jean Twenge yaptığı çalışmalarda ABD toplumunun 50 yıllık röntgenini çekmekte ve kuşakların aşamalı şekilde bugüne nasıl geldiklerini irdelemektedir. Yazar yaptığı uzun süreli araştırmalarda Bebek Patlaması döneminde doğanlar için dünyayı değiştirme, maneviyat, bir yaşam felsefesine sahip olma, ahlaki bir tarz geliştirme, protestolar, grup oturumları, arayış, araştırma gibi kavram ve değerlerin önemli olduğunu, “Ben Nesli” olarak tanımladığı kuşak için ise eğlence, TV izleme ve internette dolaşma, maddecilik, hayallerinin peşinde olma, kendinden memnun olma gibi değerlerin ön plana çıktığını ortaya koymaktadır. Bu değişimi etkileyen faktörleri ayrıntılı bir şekilde ele aldıktan sonra dünya üzerindeki birçok ülkede insanların Amerika kültürüne maruz kaldıkça ailenin her şeyden önce geldiği fikrine isyan edeceklerini ve birçok açıdan “Ben Nesli” olarak tanımladığı kuşaklara benzeyeceklerini ifade etmektedir. Bu durumu günümüzde yaşadığımız süreçle birlikte ele aldığımızda onların yaşadığı serüveni kısmen geriden takip ederek yaşadığımız görülecektir. Bu mesafe de gün geçtikçe azalmaktadır. Bu yüzden X,Y, Z ve Alfa gibi kuşak ayrımlarını bizi yansıtmıyor diyerek kestirip atmak çok anlamlı bir tutum değildir.

Bu deneyimden almamız gereken önemli dersler bulunuyor. Bütün bu kuşak sınıflamalarından genel geçer sonuçlara ve kapsamlı çıkarımlara ulaşmak birçok açıdan pek mümkün görünmüyor. Ancak yine de bu sınıflamalar tüketim alışkanlıkları, ihtiyaç ve beklentiler, teknolojiyle kurulan ilişki, medya ve sosyal medya kullanım alışkanlıkları, çok kültürlülük gibi konularda bize genel bir bakış açısı sağlıyor. Buna göre özellikle sosyal medya ağlarının kullanım yaygınlığı, internetten alışveriş alışkanlığının giderek yeni normal olmaya başlaması, robotların, akıllı cihazların ve genel olarak yapay zekâ teknolojisinin hayatımızın hemen her alanında olmazsa olmaz bileşenlerden biri haline gelmesi, farklı kültürlerin iç içe yaşamaya başlaması bizi birçok açıdan etkileyip değiştiriyor. Bütün bunlar “bugünün gençlerini” “daha saygısız, daha isyankâr, daha tembel, daha sorumsuz” yapmak için herhangi bir gerekçe sunmuyor bize elbette. Ama artık farklı bir dünyada yaşadığımızı ve bugünün sorunlarını kendi bağlamında ele almamız gerektiğini hatırlatıyor.

Dr. Ferhat Kardaş (Bu yazı, yazarın “İrade Eğitimi” adlı kitabından alınmıştır.)