Ev ödevi uzun süredir tartışma konusu. Verilir
mi, verilmez mi, verilir ama öyle de olmaz ki, türünden yorumlar beraberinde
tartışmaları da getiriyor. Bunda özellikle ev ödevini abartan, öğrencinin
evdeki yaşamını çileye dönüştüren öğretmenlerin payı da var. Ne işe yarar,
eğitim açısından bir kıymeti var mı, varsa da ev ödevi nasıl olmalı biraz bunu
irdeleyelim.
Ev ödevi nedir?
Çocuğun eğitim hayatı geleneksel kültürümüzde
okulda geçer. Bu nedenle eğitim denince okul, öğretmen, kitap, defter ve
öğretmenin evde yapılmak üzere çocuğa verdiği ödevler aklımıza geliyor. Siz
değerli öğretmenlerimiz okulda yapılan faaliyetleri bazen öğrenmenin tam
oluşması bakımından yetersiz görebilirsiniz. Bu eksikliği tamamlamak amacıyla
sınıfta öğrenilen bilgileri pekiştirmek ya da yârin öğrenileceklere göz atmak
amacıyla öğrencilere evde yapabilecekleri ödevler verirsiniz. Bunların kimileri
öğrenci özelinde olurken, kimileri aynı sınıftaki her öğrenci için aynı nitelik
ve miktarda olur. Fakat öyle ödevler vardır ki, çocuğun evdeki hayatını bir
çileye, içinden çıkılmaz hale ve hatta okulun devamı haline getirmeye kadar
varır. Bu sebeple istenmez, tiksinti verir. Çünkü yapılmayan her ev ödevi aynı
zamanda çocuğun ailede ebeveyn ilişkisine de zarar verir. Halbuki, ev ödevleri
çocukların evdeki zamanlarının en fazla 1-1,5 saatini almalıdır.
Ev ödevi bir ihtiyaç mı?
Ev ödevlerini pedagojik bir ihtiyaca göre
veririz. Eğitim faaliyetleri bazen imkansızlıklardan ve bazen de
zamansızlıklardan istenen nitelikte yürümeyebilir. Bunda elbette sınıf
kalabalıklığı, zaman yetersizliği, öğretim materyallerinin eksikliği, sınıfın
demografik yapısı, okul genelinde yürütülen eğitim faaliyetleri (bayramlar,
sosyal faaliyetler vb) önemli rol oynar. Kimi öğrencilerse ya imkansızlıklardan
ya da öğrenme alışkanlıkları gereği daha fazla bireysel çalışmaya ihtiyaç
duyarlar. Bazen de öğrenme etkinliği doğrudan öğretmenin bilgiyi aktarması
yoluyla değil de, öğrencinin kendi bireysel çabası, araştırma ve incelemesi
sayesinde gerçekleşir. Tüm bu durumlar öğrenme etkinliklerinin bir şekilde okul
dışında da devam etmesi gerektiğini gösterir. Siz öğretmenlerimizin de zaten
bunun dışında ödev vermediğini biliyoruz. Kısacası bu bir ihtiyaçtan doğuyor.
Veliler ne düşünüyor?
Velilerin beklentileri çocuklarının öğrenme
faaliyetlerinin okulda geçmesi, evde ise aile hayatlarının devam etmesi
yolundadır. Buna karşın çoğu aile okul eğitiminin yolunda gidip gitmediğini
çocuğun okul dışı zamanlarda bir öğrenme faaliyetiyle yani ev ödeviyle meşgul
olup olmadığıyla ölçerler. Eğer çocuk, kısa ya da uzun fark etmez, evde bir ev
ödevi yapıyorsa ilk görüş bu iyiye işarettir. Bu görüntü evdeki yaşamın
neredeyse yarısını alıyorsa takdir bile edilir. Yok eğer ödev yüzünden çocuk
gece geç saatlere kadar ders çalışmak zorunda kalıyorsa, hatta sıklıkla
ebeveynden yardım istiyor ve hatta bu sebeple arkadaşlarına gitme talepleri de
artıyorsa, işte şimdi kavga başlıyor. Hemen öğretmenin öğretmenliği masaya yatırılır,
başka çocukların da ödevleri olup olmadığı sorgulanır, neden çocuklarının bu
kadar ödev yapması gerektiği eleştiri konusu olur.
Ev ödevine çare var mı?
Bu tartışma öğretmenlerin de canını sıkmış
olmalı ki, “Ben eve ödev vermiyorum.”, “Ben ödevi tasvip etmiyorum.”, “Ben öyle
öğretmenlik yapıyorum ki, ödeve gerek kalmıyor.” gibi yarı tepki yarı savunma
davranışları duyuyoruz. Eğitimde ileri ülkelere bakıldığında, ev ödevlerinin
olduğu fakat bizdeki gibi çocuğun canına okuyan türden olmadığını fark ediyoruz.
Öğrenme sürecinin ne şekilde tasarlanacağıyla
ilgili farklı bir bakış bu tür sorunları da ortadan kaldırır düşüncesindeyiz.
Eğer öğretmen merkezli bir öğretim yapıyorsanız, evde saatlerce yazı yazma,
problem çözme türünden ödev vermeniz kaçınılmazdır. Çünkü siz zaten kendinizi
öğreten psikolojisine sokuyorsunuzdur. Eğer öğrenci, sorun ve yaşam odaklı bir
tasarım benimsemişseniz, öğrenciler sınıfta genelde kendi çabalarıyla bir
şeyler öğreniyordur. Bu durumda da ev ödevi vardır fakat öyle saatlerce yazı
yazmayı ya da problem çözmeyi gerektirmez. Genelde bir araştırma, bir
sorgulama, ebeveynle görüşme, gözlem yapma veya sosyal gezi türündendir. Bu
türden bir ev ödevi Finlandiya, Belçika, İsveç, Şanghay gibi ileri ülkelerde de
vardır. Çocuğun yaşamını çileye dönüştürmeyen bu tür etkinlikler aynı zamanda
yaparak yaşayarak öğrenme yaklaşımına da uygun olduğu için tercih edilir.
Doç. Dr. Cengiz Şimşek