shutterstock_1035292240 (1)-021120211623.png

Hata Öğrencinin En Büyük Kazanımıdır

  • 02.11.2021
  • 2 dakika
  • 688 Okunma
  • 0 Yorum

Belki de bizim öğretmenler ya da yetişkinler olarak çocukların hatalarına neden müsamaha gösteremediğimizin altında yatan sebebe bakmak gerekir.

Hata Öğrencinin En Büyük Kazanımıdır

Ne aile, ne öğretmen ne de bu alanda akıl yürüten insanlar öğrencinin ya da çocukların hata yapmasını pek kabul etmezler. “Aaa, ben sana öyle mi öğrettim!” ya da “Emeğime yazık!” gibi serzenişlerle öğrencinin bir daha hata yapmamasını öğütler dururlar.

Öğrenme sürecinin nasıl işlediğiyle ilgili teoriler incelendiğinde sıklıkla deneme yanılmalardan bahsedildiğini görürüz. Her ne kadar kendimiz buna müsamaha gösterme konusunda pek istekli davranmasak da, başarmaktan umudunu yitirmiş bir öğrenciye hemen “Edison her hata yaptığında lambanın nasıl yanmayacağını bulmuş ve doğruyu aramıştır.” anekdotuyla motivasyon veririz.

Çocuklarda hatanın kıymeti

Yani nedense hep bir yetersiz görme çabası vardır. Bu yaklaşımlarımız nedeniyle özgüveni ve başarma arzusu zarar gören çocuklar her düşüşte ayağa kalkmayı istemezler. Durumu böyle kabullenme eğilimini biz öğretmen veya yetişkinlerin ona “otur, sıfır” diyerek kazandırdığımızın farkında bile değiliz.

Rusya’da doktora eğitimi sürerken bir araştırma projesinde çocuklarda mucitlik ve üretkenlik üzerine çalışmalar yürütmüştüm. Bir öğretmenin silme davranışının çocukta gizli bir şekilde vaz geçme davranışını ya da “olmadı” algısını geliştirdiği, bunun da üretkenliği öldürdüğü sebebiyle çocuklara silgi vermediğine şahit oldum. “Peki, ama çocuk hep yanlış yaparsa ne olacak?” diye merakımı dile getirince, “Yazmaya ve yapmaya devam edecek. O devam ettikçe bir öncekinden daha da başarılı yaptığını kendisi de görecek. Hem geriye doğru baktığında, doğruya nasıl ulaştığını görebilecek” demişti. Başka bir öğretmenin de defterleri enine ikiye keserek böldürdüğünü fark etmiştim. Sebebini sorduğumda “öğrencilerin hata yaptıkça yeni sayfaya geçtiklerini fark ettim. Her sayfanın yeni bir deneme fırsatı ve yeni bir beyaz sayfa olduğunu daha rahat anlasınlar, bunun için bir sayfayı feda etmeyi göze alabilsinler istedim.” demişti. Cesurdular. Pedagojik açıdan, ne yaptıklarının farkında olduklarını görmek etkileyiciydi.  

Hataya neden katlanamıyoruz?

Çocukların eylemlerinin her biri birer denemeden ve yanılmadan ibarettir. Zaman zaman keşfetmeye yönelik davranışlarında beklenmedik sonuçlara ulaşınca bir daha onu yapmadıkları ve her defasında bir öncesinden daha kısa yolu denedikleri bir gerçek. Belki de bizim öğretmenler ya da yetişkinler olarak çocukların hatalarına neden müsamaha gösteremediğimizin altında yatan sebebe bakmak gerekir.

Ülkemizin henüz kalkınmakta olduğu ve 21.yüzyılda olmamıza rağmen hala ileri ülkeleri yakalama çabasında oluşumuz hayatın bir tür seferberlik ya da maraton koşusunda ilerlemesine neden oluyor.  Her kimi dinlesek daha iyi bir yaşam çabası ya da eski yaşantısından kurtulma azmi içinde oldukları görülüyor.

Bu alışkanlığımızın öğretmenlerde de görülmesi, hataya yer bırakmayan yaşam biçimimizin nesilden nesle aktarılmasına neden oluyor.

Aynı sebeplerden dolayı öğrenme yaşantılarında öğrencileri serbest bırakmak yerine doğrudan aktarma yolu dediğimiz sunuş stratejileri ve düz anlatım yöntemleri daha hâkim oluyor. Çünkü ancak bu sayede zaman kaybetmeden en doğruyu öğretebiliyoruz. Eğer sınıfınız kalabalıksa, öğretim materyaliniz yetersizse ve üstelik zamanınız da yoksa evet kimsenin hata yapmasını istemezsiniz. Hâlbuki öğretimde değerli olan öğrencinin hata yaparak da olsa kendi edindiği öğrenmelerdir.

Bu durumun kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapan siz değerli öğretmenlerimizin ne kadar canını sıktığının farkındayız. Ama yine de kısaca söylemek gerekirse, bırakın hata yapsınlar. Yeter ki, kendileri öğrensin, ne yaptığının farkında olsun, daha girişken, analitik düşünen ve üretken olsunlar.

Doç. Dr. Cengiz Şimşek